Eloş'un annesi, perakende sektöründe bir pazarlama profesyoneli, eş, abla, ilk göz ağrısı, gezmeyi tozmayı da eve kapanmayı da seven bir insan.
Polonya'da diğer günler: Lodz ve Krakow
Lodz'da en çok ilgimi çeken kaldığımız oteldi. Şimdiye kadar kaldığım en eski otel binasında, ve yine rastladığım en değişik tasarıma sahip oteldi: Andel's Hotel. Çok eski bir tekstil fabrikasından otele dönüşmüş, en üst katta kaldığımm odanın tavanı tuğladandı, çok hoştu gerçekten...
Krakow'da ise son gece gittiğimiz restoran ve yerin 150 metre altındaki tuz madeni aklımda kalanlar. Restoranın adını hatırlayamıyorum sanırım son gunun yorgunluğu vardı ustumde ama krakow meydanına doğru giderken sağdaydı:) birdaha gidersem kolyca bulurum ama sanırım hç tarife kalkışmamalıyım. Tuz madeni ise kolostrafobik yüzlerce merdivenle inilen bir mekan. Kömür madeni kadar olmasa da çok zor şartlar altında çalışmış insanlar, çok çok eski 1800'lerden kalma...Krakow'da görülebilecek bir burası var iki toplama kampı var; sanırım toplama kampını tercih ederdim ama programımız çoktan yapılmıştı, bozamadım...
Bu yazdıklarım o kadar havada ki sanırım kimsenin bir işine yaramayacak, ama yine de Polonya ile ilgili merak edenler sorabilirler, sevgili rehberimiz Barbara bir mail uzakta:)
Daha da kuzeye, Polonya'ya yolculuk!


Dinozorlar Kanyon'da!
Çocuklarınıza keyifli 45 dk geçirtmek ve onların eski zamanlara ve canlılara ait merakını biraz törpülemek isterseniz, Kanyon'a uğrayın bu aralar. Sabah 11:00'den 19:00'a kadar her saat başı başlıyor tur; hafta sonları rezervasyon gerekiyor...
İsviçre'de 2.5 gün...
Farkında olmadan Zürih'in tüm yıl boyunca en kalabalık olduğu gün olan "Street Parade"in gününü seçtiğimiz için, hiçbir hostelde ve couchsurferda yer bulamadık, havaalanı yakınında bir otel ayarladık.
İsviçre ulaşımı raylı sistemle çözmüş, İtalya'dan daha düzenli (saatleri saniyesine uyan) ve entegre (otobus, deniz ulaşımı,tramway,tren..) bir ulaşım sistemleri var.
İkinci gün yine bir trene atladık, sayfiye yeri kıvamında göl kenarı bir yerleri hedefledik; Rapperswil'e geldik. Rapperswil'de gül bahçeleri var, onları gezdik. İnsanlar keyifle gölde yüzüyorlardı ama biz fazla vaktimiz olmadığından yeltenmedik. Çok şeker deniz bisikletleri var; bisikletin arkasında denize girmeyi-çıkmayı kolaylaştıran merdiven ve önünde ise çocukları hooopp ziye suya inmesi için bir kaydırak var:) Biz de istiyoruuuuzzz!!!! Ayrıca göl kenarında bir klüpte atlama platformu vardı ve çocuklar en az 5 metreden çift
burgu bir parande ile atlıyorlardı. Bizim niye yüzme olimpiyatlarında pek başarılı olmadığımız ortada sanırım: ağaç yaşken eğilir...
Sonra dedik ki göl yetmez, biz Heidi gibi kırarda koşmak istiyoruz:) bu sefer bir otobüsle dağlara tırmandık. Veee Feusisberg denen köye gittik. Köy mü dedim?... Allah'ım ben o köyde yaşarım...Aşağıda ve yukarı fotoğraflarını görüyorsunuz. Yemmmyeşil kırların içinde...Mükemmel evler var heryerde....Bir tutam toz zerresi yok sokaklarında, geçen arabaların (ki saatte max 10 araba geçiyor) yarısından fazlası üstü açık Mercedes BMW falandı. Bir evin garajında 2 BMW, 2 motorsiklet 2 bisiklet ve 2 çocuk bisikleti gördüm:) Etrafta yürüyen insan yok. 2 saat geçirdik, 4 insan 2 çocuk gördüm sadece... Ve sürekli Ceren bana aynı soruyu sordu "Abla bizde niye yok:(" çikolatalar püskevitler muhabbeti yaptık sürekli:) Ahh aahhh canım ülkem, daha gidecek çok yolumuz var...
O gün akşam (Pazar akşamı) Zürih merkezde kiiimmsecikler yoktu. Akşam dediysem 19:00-20:00 falan, yaz akşamı ne beklersin, millet sokaklarda cafelerde sosyalleşsin di mi? Yok öyle birşey, her yer boş. Biz de yemek yedik, biraz gezindik sonra 21:00 gibi otele dönüşe geçtik, 22:00'de hava patladı ve bütün gece yağdı.
İsviçre'de ne yediniz içtiniz derseniz: söylediğim gibi çoookk ama çok pahalıydı. O nedenle İtalya'daki sefamızı süremedik yemek konusunda. Marketten toparladık yiyecekleri, uygun bir manzara bulduk, oturduk yedik sokaklarda:) Kraker arasında Kiri peyniri, yanında portakal suyu, bol bol meyve, çikolata ve kruvasan...
İyi ki gittim o yemyeşil bayırları gördüm, koştum Heidi gibi hop zıp:) Kocaman "yaprak dökümü" ağacı altında göl manzarasında oturdum dinlendim, arkamdan inek gelir mi diye tırsarak:) Trenlere beleşe bindim ne yalan söyliyim, çok pahalıydı ve kimse kontrol etmiyordu:) Temiz düzenli sakin medeni ve zengin bir hayat nasıl olurmuş gördüm. Gelişmiş olmanın yeşili bitirmek ve betonlaşmak olmadığını bir kez daha anladım. İnsanın her zaman en iyisini hakettiğini ama bunu yaparken doğanın dengesini altüst etmemek gerektiğini de...
Darısı çocuklarımızın başına, bu güzel ülkede İsviçre tadında yaşarlar umarım bir gün...
İtalya'ya bir virgül, yeniden geleceğim...
Sanırım kilometrelerce yürüdük Roma'da. Toplu taşımayı kullanmadık hiçbir yeri kaçırmamak için.Otelimiz "Stazione Termini" (tren garı) yakınındaydı. Via Nazionale'den aşağı yürüyerek şehri ikiye bölen Tiber Nehri'ne yürüdük. Tiber Nehri'nin kısından Vatikan'ı sağımıza alarak güneye indik. Arada ufak atıştırma ve fotograf molaları verdik.Hatta babam bu cafelerden birinde sırt çantasını unuttu ve unuttuğunu yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra farketti:) Ceren'le tıpış tıpış geri döndük tabi:) Cafe sahibi saklamıştı çantayı bizim için...
Akşam yemeği molamızı yine sevgili kitabmın önerisiyle Roma'nın en eski pizzacısı olarak bilinen "Da Ricci"de yedik. Bir önceki 19:05'te uğramış yer bulamamıştık. Son gün ise 18:50'de gittiğimizde bomboştu, 19:05'te ise yine hiç yer kalmamıştı:) Sanırım 19:00'un bizim isteeden keşfettiğmiz bir esprisi var! "Est Est Est" diye de bilinen bu restoren 1905 yılında bir wine shop olarak kurulmuş. Şarabı, ev yapımı ve gerçekten lezzetliydi. Pizzalar İtalya'da genelde yediğim çok ince hamurlulardan değil, daha kalındı. (Tabi Pizza Hut'ınkiler kadar kalın da değil!) Fiyatlar uygundu, cebinizi boşaltan bir restoran değiil kısaca, ama midenizi fena halde dolduruyor!!!
Ve iş te bu güzel yemekte İtalya seyahatimizin geçen tüm güzel dakikalarına kadeh kaldırdık. Benim için ailemle yaptığım tatiller bambaşkadır, ama bunun yeri gerçekten ayrı. Her ne kadar sevgili kocamdan uzak kalmış olsam da; böyle unutulmaz bir atmosferde ailemle başbaşa, evin çocuğu modunda bir tatil yapmaktan ve İtalya'yı bu şekilde keşfetmekten dolayı inanılmaz mutluyum. Son olarak bu güzel tatil için Babacığım'a çook teşekkür ediyorum; bu tatil onun bize emeklilik hediyesiydi.
İyi ki varsın Baba! Ama bizi İtalya'ya götürdüğün için değil; her zaman her koşulda bizi desteklediğin, her zaman objektif olup yeri geldiğinde göklere çıkardığın gerektiğindeyse öğütlerinle yönlendirdiğin için. Sevgini her zaman her yaşımızda ayrı şekilde gösterebildiğin, asla içine atmadığın için:) Sevimli şakaların ve yuh dedirten muzipliklerin için:) Senin gibi bir babaya sahip olduğumuz için çok çok çok şanslıyız:)
Nice güzel tatillere o zaman...Hep birlikte....
Bracciano Gölü 'nde gel keyfim gel:)
Hayatımda ilk kez bir gölde yüzdüm ve bu gölün Bracciano olması standardımı yükseltti sanırım. Çünkü bu küçük gölün suyu o kadar temiz ve berraktı ki, sanırım denizden daha hoşuma gitti yüzmek. Tuzdan gözünüz yanmadan, dalgasız bir suda yüzüyorusunuz, havuz gibi ama doğal bir kumsalı var ve yanınızdan kuğular & kazlar geçiyor...
Sessiz huzurlu bir ortam, karşımızda ormanlı tepeler... Ailece dedik ki; atla uçağa gel Roma'ya ama Bracciano'da kal 3 gece, akşam üstleri Roma'ya in, takıl; gündüzleri Bracciano sahilinde dinlen...Al sana tatil...Sessiz, temiz ve huzurlu...
Tavsiye edilir...


Kardeşimle bir haftasonu!



Roma'da ilk günümüz&Vatikan
Bir İtalya Klasiği: Pisa



Her yerinden tarih ve sanat fışkıran şehir: Floransa



Ohh yeah Venedik :)





- Gondol olmazsa olmaz!
- Kaybolmaktan korkmayın, dalın ara sokaklara, sürpriz güzellikleri keşfedin!
- Adaya ayak basar basmaz sağlam bir harita edinin, tüm sokak girişlerinde bina üstünde yazıyor isimleri. "Via zart zurt" diye...
- Gondolcular çok yakışıklı olabiliyor, bir o kadar da sempatikler:) Tralaylay şarkı söyledi bizimki, İtalyan erkeklerine +1 puan:)
- Restoran konusunda, en kalabalık en meydan yerde atmayın kendinizi masalara, kalabalıktan uzaklaşın, sakin yerlere girin. Tüm restoranlarda, pizzeria ve cafelerde menü ve fiyatları alenen yazıyor girişte. İnceleyin öyle girin. Benim kıstasım Margarita pizzaydı, margarita 8-9 EURdan pahalıysa girmiyorduk:) Çünkü o zaman diğer pizzalar 15 EURya falan çıkıyor...
Venedik içindeki oteller çok pahalıymış, biz adanın dışında bir otelde kaldık, oldukça düzgün 4 yıldızlı bir oteldi. Ama eminim adada kalmak başkadır. Murat'la gidersek 1 gece de olsa kanala bakan güzel bir odada kalmak isterim. Adanın içinde araba kullanılmıyor, o nedenle ya bavulunuzun çek çekli olması gerek ya da bir kanal yolu kullanmak...
Venedik'te inanılmaz bir turist toplulupu var, hatta bundan bunalan gerçek Venedikliler artık ada dışına yerleşmeye başlamış. Nufus oldukça azalmış. Evlerin bakımı da oldukça zor olduğundan şehir dışında yaşamak en mantıklısı olsa gerek. Şehrin sulara gömülme tehlikesi şimdilik önlenmiş gözükse de yapılan yatırım ve harcanan paralar suların yükselmesi ile boşa da gidebilir...
Umarım bu güzel şehri görmek isteyen herkes görür ve insanoğlu doğa ile mücadelesini en azından Venedik'te kazanır...
Sirmione-Garda Gölü ve Verona...



Toprağımı özledim :)
Her neyse hayat devam ediyor, üstelik bir yaşıma daha girdim:) Yeni yaşımın sevdiklerimle bol bol gezmelerde geçmesini dileyerek tatilimin üzerinden hızlıca geçeceğim. Sonra detaylara da girerim diye düşünüyorum, çok da unutmadan...
Tatile Murat'ın izni olmadığından bizimkilerle gittim. Çalıkuşu ailesi olarak bolca eğlendik, güldük, yedik içtik...Tur şirketi olarak İtalya'da en iyi olarak nitelenen Pronto'yu seçmiştik. Gerçekten de hiçbir aksaklık olmadan turumuzu tamamladık. Rehberimiz Saadettin Bey ODTÜ Kimya mezunu profesyonel ve çok bilgili bir gezgindi. Otellerimiz konforluydu, aracımız klimalı ve düzgündü. Sıkıntı olmadı kısaca...
Nereleri gezdin gördün derseniz: Verona, Garda Gölü-Sirmione, Venedik, Floransa, Pisa, Livorno, Roma ve Bracciano Gölü-Bracciano.
Müze gezmeyi pek sevmeyen biri olarak daha çok sokakları arşınladım, cafelerde gelen geçeni izledim, yemekleri tattım ve bol bol harita&rehber kitap okudum.

Gezimin sonunda rahatlıkla diyebilirim ki, Paris'le birlikte oluşan ön yargımı İtalya yerle bir etti... Belki de Akdeniz ülkesi olduğu içindir bilmiyorum ama insanlar gerçekten sıcak kanlı ve sonuç odaklı...Tüm aradıklarıma ulaştım ve işimi kimse zorlaştırmadı...
Kocişimi de götüreceğim en kısa zamanda İtalya'ya...Onun için şimdiden özel bir tur planladım bile...Çalıkuşu ailesinin rehberliğinden koçişin özel rehberliğine terfi edeceğim:)
Detaylar ilerleyen günlerde...
Arrivederci :)
Kuruçeşme Arena ve Sertab Konseri

Yıldız Parkı
İçimden çimlere uzanmak, ağaçların arasında gökyüzüne bakıp hayaller kurmak, sonra da bir kestirmek geldi... Ama bir yürüşle yetindim. Bir dahaki sefer tam teçhizatlı olarak gidelecek:)
Gözlerimi doyurmaya çalışmaktan, fotoğraf çekmeye fırsat bulamadım bile... Nasıl olsa giderim yine...
Teoman Kanyon'da!
İzmit Outlet Center'da Panayir
Yetenekli kardeşim Ceren, Fanta Stage'de Yarışıyor!

Ranchero'da bir akşam...
Neyse kocişko da bu durumdan oldukça muzdarip; kendini kuvvetli sabah kahvaltısına verdi, her sabah saat 6:30 da ben evden hazırlanıp çıkmak için koşuştururken o mutfakta bir elinde meyve suyu bir elinde sandviçi kahvaltı ediyor. Akşamları zaten 7'den önce evde olamadığımızdan, çoğu zaman bir meyve veya bir çorba ile geçiştiriyoruz yemekleri...
Cumartesi günü de yine ne yesek? sorunsalında boğulmak üzereyken, Murat'ın aklına gelen müthiş fikirle kurtarıcı mekanımız Bağdat Caddesi'ne doğru çıktık yola.. Düşünüyorum da insan böylesi bir caddeye yakın oturmalı kesinlikle; evimi seviyorum bu açıdan...Ankara'da 7. Cadde, İstanbul'da Bağdat Caddesi... bu caddeler benım kurtarıcılarım:)
Keşif mekanı: Ranchero
Keşif Zamanı: Geçen Cumartesi saat 17:00
Hava durumu: Bol yağmurlu ve soğuk (sanki kış geri gelmiş)
Ranchero yarı Türk yarı Meksikalı bir aile tarafından işletilen bir Meksika Restoranı. Ben Burrito yedim odukça lezetliydi; ekşi krema ve meksika fasülyesi püresi ile geldi ki bayılırım...yanında da bir Mariachi'yle yemek yerken zamanı dondurdum resmen:) Murat'ın Margarita'sı süperdi, Tekila ağır bir içki olmasına rağmen içimi çok keyifli Margarita olarak...Bardağı da çok orjinaldi ayrıca, Red Kit filmlerindeki kaktüsler gibiydi..hehe:)
Tavsiye ediyorum; haftasonu ne yesek? derseniz Ranchero 'ya bir uğrayın...
Zamane Kahvesi'nde Kahvaltı!

Yeni hobim: Dikiş

Gundemim: Saglik ve beslenme!
Birkac aydir evin keyfini suruyorum. Keyif suruyorum derken abarttim... vakit bol olunca yapilan pastalar, aksam can cekince kavrulan helval...
-
Bu cuma malum yılbaşı toplaşmaları maksatlı, Murat'ın işyerinden arkadaşlarıyla Galata 'daydık. Ben ilk kez gittim Galata'ya, va...
-
Birkac aydir evin keyfini suruyorum. Keyif suruyorum derken abarttim... vakit bol olunca yapilan pastalar, aksam can cekince kavrulan helval...
-
Bizim evde bu aralar tatlı bir heyecan var... Minik ailemiz büyüyor, 3 kişi oluyoruz:) Cumartesi günü öğrendik ki bir prensesmiş gelen. Şim...